31 Aralık 2009 Perşembe

YENİ YILDA





YENİ YILDA HERŞEY DEĞİŞECEK!
1 yeni yıl çok güzel geçecek diye bir yıla başlayacağım.

2 yeni yılda daha mutlu bir insan olacağım.

3 yeni yılda daha çok aşık olacağım( aşık olmak lügatımda bulunmaz ama)

4 yeni yılda beni seven çok daha fazla insan olacak.

5 yeni yılda eski kiloma düşeceğim.

6 yeni yılda dostlarım yine benimle birlikte olacak.

7 yeni yılda saç rengimi daha çok değiştireceğim, uzun saçlarım daha da uzun olacak :)


8 yeni yılda çılgın aşkların içinde bulucam kendimi.

9 yeni yılda evlenme teklifi alacağım.

10 yeni yılda dersler bana çok kolay gelecek, notlarım iyi gelecek.

11 yeni yılda uçağa iniş ve binişlerde hep mutlu olacağım.

12 yeni yılda güzelliğime güzellik katacağım.

13 yeni yılda çok güzel kıyafetlerim olacak.

14 yeni yılda bir onunla bir bununla çıkacağım.


15 yeni yılda bir takım kişilere itiraflar ettireceğim :)

16 yeni yılda çok sağlam ilişki insanı olacağım.

17 yeni yılda yazın çok harika bir yaz tatili geçireceğim.

18 yeni yılda ''LOVE'' yazılı tişörtler giyeceğim.

19 yeni yılda daha çok mektup alacağım.

20 yeni yılda etrafımdaki insanlar acayip akıllı davransın.

21 yeni yılda kırmızı ve bordo ruja geri döneceğim.

22 yeni yılda daha çok alkol alacağım.

23 yeni yılda firuzağa kahvesinde çay ve sigara içmelere doyamayacağım.

24 yeni yılın ikinci ayında ratatouille la başlangıçlar yapacağım*.

25 yeni yılda telefonumda yeni telefon numaraları olacak.

26 yeni yılda olur olmadık mesajlar alacağım.

27 yeni yılda paramı idareli kullanacağım.

28 yeni yılda daha az kavga edeceğim.

29 yeni yılda daha çok tiyatro, sinema ve konsere gideceğim.

30 yeni yıl MUHTEŞEM OLACAK!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

30 Aralık 2009 Çarşamba








Kur masayı Madam Despina
Kirli beyaz muşamba örtüleri ser
Çek sediri asmanın altına
Yanında bir ince Müzeyyen abla

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Gece çok genç, arzular şelale
Haber etsek o yare
Gelse Bomonti'den
Şereflendirse bizi
Olsak teyyare

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Meral OKAY

29 Aralık 2009 Salı

SÜT DİŞİM

İlkokulda okurken bir gün, süt dişim sızlıyordu. Anladım ki o da düşecek diğerleri gibi. Okulda atıverdim süt dişimi sınıfın çöp kutusuna. İnsan bilemiyor tabi, diş ne demek. Aradan yıllar geçince, liseyi beş yıl okuyunca anladım ki okumak demekmiş. Süt dişini okulun çöp kutusuna attığımdan beri yolum okuldan gayrı bir yere gitmedi. Okul okumak diye gurbet ele düşüverdim 19 yaşımda. Uçakta anladım ki geri dönüş yoktu artık. Hep yollara gittim. Gittim geldim. Yollar yolları getirdi. Kısa soluklar nasipmiş bana bu yollardan. Selam vermekmiş geçerken yoldan eve, bu soluklar. Evden uzakta ev kurmakmış, varlığın içinde yok olmakmış, gizli gizli ağlamakmış bir odanın içinde. Odaları mağbet bilmekmiş. Mağ beti aramakmış kendi içinde. Hasretmiş bu gördüklerim rüyalarımda. Cahilliğimmiş bulduğum kitaplarda. Bir ayazın içinde ilerlemekmiş rüzgara karşı. Paltonun içinde üşümekmiş bir yolcu durağında. Yolcu olmakmış eve gidecek olan, içi bomboş olan bir eve doğru.Gönlümün gıcırdayan penceresinden içeri usul usul giren soğuklarda kendimden uzaklaşmakmış .Olup bitenler yolun başıymış. Yolun bitimi yok, yol upuzun, hava soğuk… Dağların tepeleri kar…Tren rayları uzanmıyor denizlere. Karlar erimiyor gideyim, dilim varmıyor bırakın geleyim.
Seneler seneleri kovalıyor, yollar uzuyor. Aylar uzalıp kısalıyor bazı bazı. Havalar ısınıyor memlekete varınca, dönerken soğuyor. İçim soğudu sanmıştım. Öyle bir ağaç bitivermiş ki düşünce yolum gurbete. İçime akan yaşlardan yanmış ağacım. Soğuyan bir gönül olmuş aşktan sevgiden. Yabancı bir yolcu olmuşum eve giden yolda, yabani kalmışım kurduğum evde.

Türküler olmuş yolumda bana yoldaş. Görmediğim Anadolu’yu gezmekmiş türkülerde. Saydığım karıncaları hatırlamakmış küçükken toprağın üstünde gezinen. Karınca olmakmış koca dünyada yuvaya gidecek olan, kum tanelerine çarpmadan ilerlemekmiş, sırtımızda buğday tanesi.
Bundan ibaret seneler, zar olmuş günleri defterlere katıp, defterler açmak. Dünyadan vefa beklemeyi bıraktım bundan gayrı, vefayı çiçek açan ağaçlarda gördüm. Gördüğüm ağaçlardan gerisi yabani otmuş, anladım.

24 Aralık 2009 Perşembe

Mutlu Noeller


Öncelikle bütün inananların Noel'ini kutluyorum. Herkese mutlu bir Noel diliyorum. Bu güne inanmasanız bile bugün ve yarın dua edecek olan milyonlarca insana inanın.Eminim ki iyilikten başka hiçbirşey istemiyorlar.Hepimiz için iyilik.Hepimiz için umut...

Bütün bunlara neden inanır ki insan müslümanken? Ben devamlılığa, bir başlangıç ve devam edişe inanıyorum. Allahın bizlere gönderdiği seçilmiş insanların güzel ahlakı tamamlamaları için varolduklarına inanıyorum.Gördüğüm ve şahit olduğum bütün şeylerin Allah'tan olduğunu biliyorum. En umutsuz anımda bile O'nun varolduğuna inanıyorum.Çocukluğumdan beri yaktığım bütün mumları o gördü.Onları sadece dileklerimi için yaktım. Ne hristiyanlara benzemek ne de kendimi şekilci kalıplara sokmak için yaptım bunu.Bunu hiç oyun haline getirmedim.Öyle anlaşılmış ya da öyle anlamak istiyenler olabilir.Ama bildiğim, öğrendiğim şu ki müslüman olmak istiyorsan önce dinlerin evveliyatına inanacaksın.Peygamberlerin varlığına inanıp,onlara dua edeceksin.Meryem Ana'nın önünde mum yakmaktan kimse zarar görmez.Ben hep buna inandım, annem bana böyle öğretti. Sonra okulda öğrendim birçok şey.İncili kısım kısım okudum.Fresk inceledim, mozaikler gördüm, anlamaya çalıştım.Bunların içinde ruh buldum, inanç buldum.Hepsine olmasa da inandım.Sayısız şey öğrendim fransızlardan.Onlara inanmamak için bir sebep bulamıyorum.Genellemeler yaparak bir yere varamayız. Çok dindar hristiyan da tanıdım aydın hristiyan da.

Lise 1'deyken ilk tiyatro oyunum Notre Dame de Sion Lisesi'ndeydi.O lisenin okulun dışında bir sahnesi vardır.Orada kocaman bir fotoğraf vardı.Bu fotoğrafta bir önceki Papa Jean Paul II vardı.İstanbul'a yaptığı gezide Notre Dame de Sion Lisesi'ni de ziyaret ettiğini öğrendim.Çok etkilenmiştim.Bizim oyunu sahneleyeceğimiz salon da eski bir şapeldi.O gün çok heyecanlıydım.Arkadaşım bana annesinin ona hediye etmiş olduğu Meryem Ana kolyesini verdi oyuna çıkmadan önce.O gün o oyunda bu kolyenin iyiğini hissettim ben. O salonda bana karşı bir güç yoktu.Olamazdıda.O salon bir ev gibiydi.Benim okulum da evimdi.Noel günlerimiz çok kutsaldı.O duvarlar arasında biz kimsenin inancına zarar vermedik yaşadık.Çok şey öğrendik birbirimizden.Noel şimdi benim için bir hatıra sanki.Bir gençlik hatırası.Bugün bu topraklara gelebildiysem bunu bana fransızca öğreten öğretmenime borçluyum.Ona babaannesi gizli gizli dua ezberletirmiş.Zira ailesi ateist olduğundan dinle ilgili şeyler evinde konuşulmazmış.Ona çok güvendiğim için belki de bu inançlarım daha da güçlendi zamanla.

Hazreti İsa'nın bugün doğduğu gün olması ya da olmaması benim için hiçbirşey değiştirmeyecek.Benim dikkate aldığım onun varlığı ve bizlere bıraktıklarıdır,ahlakıdır.Ona inanan ve kötülükten uzak duran insanlara yaklaşmak yapmamız gerekendir.Yaşadığımız dünyada güzelliklerin olduğuna inanmak zorundayız.Ağaçların yaprakları, yaprakların titreşimi,toprağın kokusu,toprağın bize verdikleri ve bizden aldıkları bütün bunlara inanmamıza yetecektir.İnanmak gerek.Yapabileceklerimize inanmalıyız.İstediklermizi gerçekleştirmeli, ahlakımızdan birşey kaybetmemeliyiz.Böylelikte insan olmaya yaklaşırız, geldiğimiz yere yakınlaşır topraktan tekrar doğarız.

Herkese mutlu noeller...Dua edelim ki hayallerimiz gerçekleşsin.

19 Aralık 2009 Cumartesi

biliyor muydunuz?


- İngiltere'de daha doğrusu Liverpool'da tropikal balık satıcıları hariç kadınların üstsüz gezmesinin yasak olduğunu,

-California'nın dünyanın yedinci büyük ekonomik gücü olduğunu,

-Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin şahsi evine mobilya almak için bir semti kapattığını ( bir sokak değil, kadıköy gibi bir yer),

-Senegal'deki kıvırcık saçlı zenci kızlarımızın saçlarının üzerine düz formatta peruğu dikiş ipiyle diktiklerini,

-Korsika'nın Fransız Devleti himayesi altında olduğunu,

-Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne hiçbir zaman giremeyeceğini,

-New Jersey'nin Amerika Fedarel Devletleri arasında en fakir devletlerden biri olduğunu,

-Barack Obama'nın African-American olmadığını, sadece karısı Michele'in afrikalıları temsil ettiğini,

-California'da portakal toplayıcılarının, İtalya'da da domates toplayıcılarının çok az para karşılığı çalıştığını,

-İngiltere'deki işçilerin birçoğunun Polonya'lılar olduğunu,

-Bir Barselona'lıyı sadece tipine bakarak tanıyabildiğimi,

-Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl Vietnam savaşında ölen insan sayısı kadar insanın bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybettiğini,

-California'da 18 yaşından küçük çocukların katil olduklarında ömür boyu hapis cezası alabildiklerini,

-Paris'te Ecole de Hrant Dink adında bir okulun açıldığını,

-Avrupada en korkunç cinsel kıriminel suçların Belçika'da işlendiğini ( Grup seks yapan biri avukat biri doktor biri bilmem bir grubun bir kadının kıçına küçük çaplı patlayıcı koyması)

-Çinli kızların Fransa'da açılıp saçılıp boyuna çinli erkeklerle fink attığını,

-Çinlilerin düzgün şekilde fransızca saati bile soramadıklarını,

-Kanadalı'ların dünyanın en komik insanları olduklarını,

-Fransa'da işsizlik parasıyla kasiyerlik maaşının aynı olduğunu,

-Çevre ile ilgili meslek dallarının önümüzdeki yıllarda patlama yaratacağını,

-Artık dünyamızın yaptıklarımızı kaldıramadığını, hızla dünyanın kötüye gittiğini,

-Hayvanları sevmeden insanları sevmenin imkansız olduğunu,

-Benim Mussolini ve Hitler'e hayran olduğumu,

-Kadınların genellikle en az bir kere hoşlandıkları erkekle evlenmeyi hayal ettiklerini,

-Türkiye'den uluslararası ilişkiler konusunda bir cacık olmayacağını,

-İran'ın Federal Devlet yapısına sahip olduğunu,

Biliyor muydunuz?

Devamı bilare...

MERVE ARCASOY

12 Aralık 2009 Cumartesi

MERCI* GÖKHAN TEPE! Suchkran!


Gökhan TEPE...Bu memleketin ortaya çıkarttığı en güzel müzisyenlerden biri...
Alaylı değil, mektepkli üstelik.İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nı bitirmiş, yeşil gözlü, nur yüzlü, yakışıklı Türk delikanlısı...Hey maşşallah demek istiyorum kendisine.Güzel şarkılarını dinlemeye başlamam ortaokul çağlarıma denk gelir, zira ablam kendisine pek bir aşıktı.Kendisini Kozyatağı Carrefour yürüyen merdivenlerinde görmüşlüğüm vardır.Neyse velhasıl kelam bu çocuk sanatçıdır.
Bu çocuk söz yazar.
Bu çocuk beste yapar.
Bu çocuk nota bilir.
Bu çocuk tar çalar.
Bu çocuk efendidir.


Çöl çiçeği
Annem
Can özüm
Yürü yüreğim

Benim aklımda kalan güzide eserleridir.Bu çocuğu çok seviyorum.Ama söyleyeceklerim bunlarla sınırlı değil.

GÖKHAN TEPE ^^Elveda Derken^^ dizisinde oyunculuğunu ortaya koymuştur, bu dizi birçok Arap ülkesinde de yayınlanmaktadır.Binlerce kişiye hitap eden bir yakın ve orta doğu starı haline gelmiştir Gökhan Tepe.
Güzel Lübnan'ın güzellergüzeli Beyrut'unda yapılan ^^Star Academy^^ adlı popstar yarışmasına davet edilmiştir.Bu programda Yürü Yüreğim adlı parçasını canlı söylemiş, iki arap gence de söylettirmiştir türkçe.Binlerce bayan hayrana sahiptir Arap ülkelerinde.Dizideki rolü çok beğenilmiş, şarkıları dillerden düşmemiştir.
Onun videolarını Youtube'da görünce çok sevindim, çok mutlu oldum.
Birkaç saat öncede Disko Kral'na çıktı ve yeni şarkısını seslendirdi.Ben de hemen şarkıyı araştırıp buldum.Şarkı gerçekten güzel.Devamlı dinlediğim bir müzik tarzı değil ama çocuk temiz şarkı söylüyor, çok temiz basıyor notalara ve doğru söylüyor şarkıları.
Üniversitede de Tunuslu bir arkadaşım bana kendisinden bahsetmişti, çok sevinmiştim.Burdan çıkarılacak sonuç şu: Arap ülkeleri bizi örnek alıyor, bizi takip ediyorlar.Bu çok hoş birşey.Kuveyt de bile devamlı Türkçe pop müzik dinleniyor.Aala isimli hukuk doktoru bir arkadaşım da Tarkan'ın şarkılarını ezbere söylerdi.Koltuklarım kabarırdı.

Şimdi GÖKHAN TEPE'nin yeni şarkısının videoklibini linkini ve de sözlerini veriyorum.
Arabanız varsa, bir adet Gökhan TEPE cdsi alınız, muhakkak bir acı ayrılığınız vardır, dinleyip yadediniz.Suchkran!

http://www.youtube.com/watch?v=YtUIzI_Gwb8


Sevgilim bizi böyle ayrı koyan
Kadere boyun eğdik bile bile yenildik
Kırıcıydık üstelik sevgimize alışkanlık diye diye
Arıyorum geçip giden zamanda

Kayboluverdin bir anda
Şimdi ne olduk seninle biz
Biliyorum döneceksin bir anda
Dün gece gördüm rüyamda çok özlüyorum seni

Ben zaten senden gelen her kederi her çileyi
Kabullendim sen gittiğin günden beri
Bazen duyarsan sitemli sözlerimi bağışla
Çünkü çok özlüyorum seni

Sevgilim bizi böyle ayrı koyan
Kadere boyun eğdik bile bile yenildik
Kırıcıydık üstelik sevgimize alışkanlık diye diye
Arıyorum geçip giden zamanda

Kayboluverdin bir anda
Şimdi ne olduk seninle biz
Biliyorum döneceksin bir anda
Dün gece gördüm rüyamda çok özlüyorum seni

Ben zaten senden gelen her kederi her çileyi
Kabullendim sen gittiğin günden beri
Bazen duyarsan sitemli sözlerimi bağışla
Çünkü çok özlüyorum seni

Merve ARCASOY

11 Aralık 2009 Cuma

ADAMIN AĞZINI BOZDURTMAYIN

Neden birilerinin götleri kollanıyor? Avrupa korkusu neden? Kim lan bu Avrupa Birliği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi? Hayır, açarım, kaparım. Benim değil mi bu devlet, bu halk. İster sürgün ederim,ister Kızılay da sallandırırım, ister Sivas ta yakarım kime ne?
Bu beni ilgilendirir . Bu benim mahkemem, benim anayasam, benim hakimim,benim medyam,benim mikrofonum.Ben konuşurum ulan! Ben asarım, keserim, kelle uçururum. Ben geceleri çocuk korkutulan milletin deviyim, ben yeniçeriyim. Ben kan akıtırım, ben mahpus damında kan kustururum vatandaşıma. Ben askerimi katlettirip, üstüne bir bardak su içmem kardeşim.
Ben düşman kanını ab-ı hayat bilirim. Bana kan aktırttırmayın. Ben petrol peşinde koşmam arkadaş, ben sivil hak yok etmem. Ben uzaklara yolladım, öldülerse bu haktan. Ben özür dilemem. Ben dinkardeşi bilirim kendime onun bunun çocuklarını, savaşlarda yerim sırtıma hançeri. Ama iç işime karışmayın. Ben çaldırıyorum bu çanları İstanbul’da. Ben Ayasofya’ya Minare dikmiş adamım. Bana yıktırtmayın halkımın gönül tahtlarını. Askerin annesine küstürtmeyin beni. Ölen evlat vatan evladı. Düşmansa sıra arkadaşım. Sıra arkadaşım hata yaptıysa öğretmen kalemini kırar! Hakimi efendim bilecek, Türk’ü kızdırmayacaksın.

Demokrasiyi git açık denizlerde ara. Akdeniz’de batık bir antik yunan gemisi o. Yakındoğu’da deniz yok, demokrasi de. Muamele ona göre. Boş hayallerle dava harcı ödeyip dava açmayın kardeşim. Akıllı olun, değiştim deyin. Uslu durun, mikrofon senin, sabaha kadar konuş. Ama güzel kardeşim sivil halkıma el uzatma. Elini kırmam, parmaklarını kırarım. Persli bir cellat olur keserim kelleni, Roma askeri gibi at peşi sıra süründürürüm.
Kapattık bitti. Açarlar güzel kardeşim. Şimdilik böyle. Rahat duraydılar. Benim hakimim ne yapsın. Anayasa böyle diyor.
Oldubitti güzel kardeşim, bugün olmaz yarın gel. Bir çay iç, yarın bakarız. Ne yapalım, Müdür Bey yerinde yok. Sen öğleden sonra bir gel, bakarız.

Sarhoş kişi ağzını bozduysa, Osmanlı tokadını basacaksın.

Merve ARCASOY

İYİ GECELER MARCEL








''Neden?'' diye sordu kendi kendine.Günlerdir salonun orta yerinde duran çamaşır selesine yöneldi.Eğer o çamaşırlar toplamazsa kimse toplamayacaktı.Siyah çorapları, siyah iç çamaşırları, siyah tişörtlerini katladı.Koltuğun üzerine koydu.Sonra da bu çamaşırları yerine kim koyacak diye düşündü.Perdeyi çekip pencereyi açtı.Aşağıda sigara içen orta yaşlı insanlar gördü.Onların kafasını yukarı kaldırmalarından korkarak içeri girdi.Masanın üzerinde duran lambayı söndürdü.Üzerinde yollanacak postaların,kütüphaneden ödünç alınmış kitapalrın, evrak gömleklerinin oldsuğu koltuğa oturdu.Televizyonda ikinci kanalı açıp bakmaya başladı.Ekrana bakıyordu.Gözleriyse başka yerlerdeydi tıpkı aklı gibi.

''Neden?'' diye sordu kendi kendine Clémentine.Marcel neden Emilie'ye geri döndü?
Neden gururunu ayaklar altına aldı? Bir gururu var mıydı hala? Emilie insanda gurur bırakır mıydı? Aptal Emilie...Aptal Emilie.Aptal kız.O yeşil gözlü koca bir aptaldı.

Ya Fabien'e ne demeliydi? Neden ona mail atıyordu? Fabien kendini bilmezin tedkiydi.Fabien biliyor musun, sen kendini bilmezin birisin.Senden hiç hoşlanmıyorum.Seni hiç düşünmedim.Evlenmek mi? Seninle beş dakika aynı yerde durmaya bile dayanamıyorum.Ama Marcel senin gibi değil.Marcel şevkatli, Marcel duyarlı,Marcel beni seviyor.Marcel'i görmek beni heyecanlandırıyor.Biliyorum Emilie onu yeniden tek edecek.O zaman Marcel beni arayacak.Marcel bunu hep yapıyor.Ah küçük, şevkatli Marcel...Hata yapmayı ne de çok seviyorsun.Bu sefer seni yine affedeceğim Marcel.Bana iyi geliyorsun.Biliyor musun Marcel, beni bir daha aradığında seni köşedeki caféye davet edeceğim.Orada sana bir sütlü kahve ısmarlayacağım.Sonra eve çağırıp sana çektiğim fotoğrafları gösterceğim.Belki beni öpersin, kim bilir.Marcel yanımda olman bana iyi geliyor.Sana bir daha Fabien'den bahsetmeyeceğim,söz.Ama sen de bana Emilie'yi anlatma.

Çamaşırları yerine kaldıracağım Marcel.Gardrobun kapaklarını kapadığımda masanın başında oturuyor ol.Ben uyuya kalana kadar orada oturup biraz nane şekeri ye.İyi Geceler Marcel.

MERVE ARCASOY

6 Aralık 2009 Pazar

VINCERE





Dün akşam Rive Gauche sinemasında ''Vincere'' yani öc anlamına gelen fransız-italyan ortak yapımı bir sinema filmi izledim.Film Mussolini ve gayri meşru aşkı İda Dalser'i anlatıyordu.Filmin çekimleri, kostümleri, müzikleri, efekteleri mükemmeldi.Ama herşeyden önemlisi senaryosu bir baş yapıt niteliğindeydi.Çok iyi sinemaya aktarılmış bir hikayesi bana göre bu.Filmin başlarında Mussolini'ye aşık oluyorsunuz ve sonlarına doğru ondan nefret ediyorsunuz.Onu canlandıran Filippo Timi gerçekten çok başarılı. Giovanna Mezzogiorno'yu anlatmaya gerek yok zaten.Karşı Pencere, Son Öpücük ve Kolera Günlerinde Aşk gibi filmlerin olağanüstü oyuncusu.Güzelliği film boyunca insanı etkiliyor.Ama bütün bu güzelliklere rağmen burada yaşanmış hazin çok hazin bir aşk hikayesi var.Benim dikkatimi çeken de bu oldu zaten.

Bu aşk hikayesi insanın yüzüne'' aşk iki kişiliktir'' saçmalığını bir tokat gibi vuruyor.İda Dalser Benito Mussolini'yle henüz diktatör olmamışken tanışıyor.Ona aşık oluyor.Çok güçlü bir aşk İda'nın Benito'ya duyduğu.İda bu aşk için herşeyi feda etmeye hazır.Kendini bu yasak aşk için harcıyor.Bir gün evindeki bütün eşyalarını sırf Mussolini ''IL POPPOLO D'ITALIA'' adlı ''İtalya Halkı'' manasına gazetesini kurabilsin diye satıyor.Paraları gözünü kırpmadan Mussolini'ye veriyor.Bu aşkta Mussolini İda 'ya sadece bir kere seni seviyorum diyor, o da almanca 'İch liebe dich'.Mussolini adeta aşkın içine düşmekten korkuyor.İda Benito'dan hamile kalıyor, çocuğunu dünyaya getiriyor ama işler çoktan değişmiş oluyor.Mussolini sosyalistken bir faşiste dönüşüyor.Bütün halkın güvenini kazanıyor.Başa en tepeye çıkıyor.Ve ne acıdır ki o zaten İda'dan önce bir kadınla evlenmiş.İda onun için sırdan bir metres.Onun eşi olduğunu, Benidito'nun da Mussolini'nin oğlu olduğunu her yerde söylüyor.Başbakanın karşısına çıkıyor.Onu paldır güldür akıl hastahanesini kaldırıyorlar ve yıllarca orada rahibelerin onun mektuplarını oğlunu götürmelerini bekliyor.Aradan yıllar geçiyor.Oğlu büyüyor.Üniversite çağında o sadece Mussolini'nin konuşmalarını ezbere bilip onu canlandıran sıradan bir genç oluyor.İda akıl hastahanesinde ölüyor.Oğlunun da sonu akıl hastahanesi oluyor.Mussolini'ye ne mi oluyor? Her siyasi dönemin bittiği gibi bu dönemde biityor.Faşizm çöküyor Mussolini kurşuna diziliyor.Onu affetmek mümkün değil.

İda gözümde bir savaşçı kadın.Herkesi kandırıp '' Ben ida Dalser'im, İda Mussolini değilim'' diyebilecekken emek verdiği aşkının peşinden gidip bu uğurda hayatını söndürüyor.O onurlu bir kadın.Ve bu onur onun sonu oluyor.Kadınların çok azında onur denen şey vardır.İda da bu yüce kadınlara bir örnek.

MERVE ARCASOY