28 Kasım 2009 Cumartesi

Çam Ağacı

iki gün önce tek başıma ilk çam ağacımı kurdum. doksan santimlik dev bir çam ağacı bu. kırmızı parlak toplar, lame rengi kar taneleri, gri keçe yıldızlar, parlak meşepalamutları aldım. hepsini tek tek ben iliştirdim. Çam ağaçları aralık ayının olmazsa olmazıdır benim için. ilk defa yılbaşında yurtdışında olacağım. mutsuz değilim bunun için. bazen yalnızken mutsuzmuşum taklidi yapıyorum çünkü insanlar öyle olmasını istiyor. ama öyle değil. bu şehri sanki ben keşfetmişim, ilk ayak basan benmişim gibi hissediyorum bazen. sokaklar benimmiş gibi.seviyorum ben Fransa'yı da bu gözü körolasıca fransızları da. biliyorum onlar da beni seviyorlar. konuştuğum dili seviyorum. mağazaları gezmeyi, yürümeyi, ders çalışmayı...kitaplarımı seviyorum. okuduğum bölümü çok seviyorum. bayılıyorum hukuku fransızca görmeye. bazen amfide durup etrafıma bakıyorum. görüyorumki ben de onlarla aynı şekilde anlıyorum ve ben oradayım.bunun için çok çaba sarfettim. iyiki de bütün bunlar böyle.kampüste gezerken hocalarla karşılaşmayı seviyorum, onlara merhaba demeyi.herşey yolunda aslında. çam ağacı gibi güzel be herşey.

düşmanlarımı da öğrendim ben. kimin bana zarar vereceğini biliyorum. onları kendimden uzaklaştırmıyorum çünkü en yakınlarım bana en çok zarar verenler. ama değer yargılarım değişti. yalancıyı yalancı, nankörü nankör belliyorum. bunu aklımın bir köşesine yazıp suratlarına gülerek bakarken aklımdan geçiyorum kim olduklarını. minnet duyduğum insanlar da var hayatta. onları da aklımın bir köşesine yazdım. sonsuz hoşgörü kredisi sunuyorum onlara.

kitaplarımı seviyorum. satın aldığım birer kiloluk hukuk kitaplarımı. okumayı seviyorum. sinemaya gitmeyi, tiyatroyu gitmeyi. bunları yapıyorum ben. içmeyi de seviyorum. tek başıma bir şişe şarap içmeyi ve yanında bir paket sigara katık etmeyi bir günlüğüne de olsa.

çok fazla dileklerim yok hayata dair. anladım ki herşey bizim elimizde dünya döndüğü sürece. felaketler başımıza gelmezse tabii. felaketler en çok insanlardan geliyor. pek fazla insanlarla muhatap olmamak lazım bu hayatta. kibarlığı da elden bırakmamak gerek tabii. kibarlık çok önemlidir. hatır sormak, bir telefon etmek en önemli şeydir. yaparım bunu istiyerek.

uzun vadeli hayaller kurmamak lazım. kimselere bel bağlamamalı insan. erkeklere güvenmemek lazım. ay gibi değişkendir erkekler çünkü. lünatik delilerdir erkekler. sakınmak gerek. bir de onlara kötü davranmak gerek. bırakın paralansınlar.

hayat çam ağacı gibi bir şey aslında. süslersin. yaparsın birşeyler. koyarsın bir köşeye, insanlar çam ağaçları gibidir. dururlar bir köşede. en çok ben şunu yaptım diyen, aslında bir çam ağacı gibi toprağa çakılıdır. yerinden bir milim oynayamaz. siz her geçişinizde o çam ağacını görürsünüz. kimse bir yerlere gidemez. gitmez kimse. bir köşede muhakkak dururlar.bu dünyanın uzağı yok. dünya her yerde yakın. insanlar her yerde. her sokaktan çıkıverirler. elvedalar toprağın altına girildiğinde var olur. yoksa insanlar uzaklaşamaz.

1 yorum:

Eylül, dedi ki...

ben bu cümleyi hiç kurmam, çünkü hiç bir şey uzaktan göründüğü gibi olmaz. ama, ''yerinde olmayı isterdim'' fransa da mı hukuk? çok cazip.. çok hayal, çok istek ama büyük bezginlik ve vazgeçilmişliği ifade ediyor benm için.

Ps: kelime doğrulamayı kaldırırsan daha rahat yorumlama olabilir kücük bi tavsiye :) insanları çeldiriyormuş ta.. bana da söylemişler idi..

sevgiler.