21 Kasım 2009 Cumartesi


İstanbul’undan uzakta olan her insan gibi ben de istanbul’umu düşlüyorum. Üstelik bu yaz bir hayalimi de gerçekleştirdim. Melike Demirağ’ın şarkısında söylediği gibi tekne de balık ekmek yemek fantezisi…Eminönü’ne pasaportumu yenilettirdikten sonra gitmiştim.Vatan caddesinden bir otobüse binip eminönüne geldim. Savrulan bir tekne gördüm kıyıda,yeşil koskoca denizde. Etrafında insanlar, kediler, sigara içenler…ben de 4 lira verip bir balık ekmek aldım. Bir tabure çektim altıma.tek başıma bir balık ekmek yedim. O kadar mutluydum ki. Soğan dilimleri ve bir kılçığıyla ne kadar da güzeldi o şey. O deniz ne kadar büyük ve bereketliydi…hepimize yeterdi.herkese bir balık, her balığa bir nefes vardı denizimizde. Ekmek de balık da bizimdi. Bizimdi o koskoca boğaz.kimselerin olamazdı bizden başka.çarşılar ne kadar güzeldi. Gerçekten de vardı o güvercinler.şu videokliplerde gördüklerimiz, Ara Güler’in güvercinlerinden…grili beyazlı kuşlar…kanat çırpan kuşlar, gökyüzüne bir yükselip bir yere alçalan kuşlar…simitçiler her yanda, o sıcak günde su satan büfeler, sigarayı ta içlerine çeken yorgun erkekler. Yorgun bakışlı türk insanları vardı. Sıcaktan mahvolmuş vücutlar…şimdi ne de soğuktur o meydan. Eldivenli eller dokunuyordur otobüslere, otobüsler dolup taşıyordur çalışan insanlarla, insanlar bereli, insanlar çalışkan, insanlar parasız ve insanlar bir bayram telaşında. Bütün borçlara rağmen bir bayram var haftaya. Soğuk ve sisli İstanbul da gelecek hafta bir bayram…tam üç yıl oluyor ben bir kurban bayramı görmeyeli. Oysa Eminönü her mevsim İstanbul da. Her mevsim insanlarla, çalışkan , düşünceli türk insanlarıyla…ne de görünmez şimdi sisin altında boğaz köprüsü.arabalar geçer bayramda içleri dolup taşan. Önde iki, arkada üç kişi gidilir bir bayram gezmesine. Çocuklar için bir heyecan günüdür bugün. Ne de büyük olaydır şu bayram, insanın kalbi yerinden çıkacak gibi olur. Kızların saçları sıkı sıkı toplanır yeni lastik tokalarla. Biraz baş ağrıtır o tokalar ama akşama kadar dayanır çocuk. Kurban bayramları kışın olur. Bazen yılbaşına denk gelir. Kurban bayramları’nda istanbul’daki evler kavurma kokar. Akşamları damaklar rakıyla serinletilir dans edildiğinde. Şerbetli tatlılar yenir yemekten sonra ve üzerine çay içilir en kırmızısından. Gençler balkonda gülüşerek sigara içerler. Geceleri ne kadar hareketli olur İstanbul bayramlarda. İnsanlar ekseriye güler. Bir duble rakıda ne de bol kahkaha vardır. Ve türk sanat müziği ne de derinden yaralar kalbimizi… kimler hatırlanmaz ki bir bayram gününde? Bütün kaybettiklerimiz anılır. Bütün terk ettiklerimiz ve de ayrı kaldıklarımız.
Bir istanbul’lu ya en büyük ceza onu istanbul’dan ayrı bırakmaktır. Benim istanbul’da taksimde bir tahta tepside bir tekila şat yapılır elde yarım limonla. Bir kadeh böğürtlen şarabı içilir Gönül Sokak’ta. Bir Arjantin birası içilir Mis Sokak’ta dostlarla, lise arkadaşlarıyla. Yürünür paltolarla galatasaray’a doğru. Sonra bir durulup karar verilir. Asmalı mescit te oturulur zaman durdurulup. Gece olduğu unutulur, karşıya geçmek gerektiği ve dolmuşun 5,5 lira olduğu. İstanbul çok güzeldir. Bir de kar yağdığında daha da güzelleşir.soğukta otobüse binmek, yolları izlemek, eve varınca çay içmek…
Cihangir’i hayal etmek buradan, onu ilahi kılar. Cihangir’in yokuşları güle oynaya çıkılır topuklularla. Bahçelerinde şarap içilir, sırnaşık kediler doyurulur. Tekrar tekrar gidilmek istenir Cihangir’e. Okula gidilir hiç çaresiz. Hiç çaresiz içinde buluverir insan kendini. Bir mağbet gibidir okul, bir genkızlık hatırası bizim için. Bir küçük merhabadır yapılan ve dışarı umutla çıkmaktır bu bir hayat adanılan okuldan…füniküleri hiç unutmamak gerekir, size bakan çalışkan insan gözlerini de.fünikülerden çıkıldığında güzel set üstü görülür. Güzel Üsküdar, güzel üsküdar’ın motorları görünür. Motorlara binmek için içinden geçilen küçük tahta evden geçilir, bir akbil sesiyle geçiş tamamlanır. Güzel günün sonunda binilir motora. Paltolu insanlarla bakışılır, sonra da denize bakıp düşüncelere dalınır. Denizdeki renkler değişir ekseriye, bir yeşil, bir mavi, bir siyah…Üsküdar da inilir Beşiktaş motorundan. Üsküdar da şaşkın bakışlarla izlenir insanlar. Allah ını saçlarında arayan insanlar görülür. Bir simit alınıp minibüse binilir sonra da ataşehir’e gelinir. Kendini zorla sevdirmiş eve gelinir. Zorla sevilmiş caddelerinde yürünür ve kapı zili çalınır. Orada İstanbul biter bir başka şehir başlar…
Ben şimdi bu annattıklarımdan çok uzaktayım, çok denizler, güzel pyrénées dağlar, güzel Katalan tarlalar ötesindeyim.bu bir düş, bu bir İstanbul güzellemesi.istanbul beni biraz daha bekler. Ben de onu. Mesela sadece İstanbul u terk edebilecek İstanbullu larımda,benim çok yaşamış İstanbul um da.


Merve Arcasoy

Hiç yorum yok: