6 Mart 2010 Cumartesi

coğrafya



şimdi istesem de yazmadan duramam. coğrafya dedikleri şey ne de mukaddesdir. ne de gezdiverir insanı, ne kadar yükseklere uçurur bir dağın tepesinden ve ne kadar derine indirir denizin dibinden.görüyorum uzun zamandır çok öğretilmiş bize coğrafyada.çok şey hissettirilmiş.toprak dedikleri bir sarıveriyorki adamı ölmek istiyorsun bazı bazı. o kadar güzeldir ki oralar. öyle soğuk öyle kavurucu öyle nemli öyle rüzgar...
yine ve yine özlememek mümkün değil. işin aslı oradayken de özlüyorum. bu aklımdaki hayali aşk gibi birşey. vatan dedikleri bir aşk, yanındayken bile ötesini düşünüp ağlayabileceğin en mutlu anında.biteceğini bildiğin bir ilişkiye başlamak gibi bir vatanı sevmek. bir avuç toprağı göğsüne doldurup onu evlat edinmek ve her gece öpmek uykuya dalmadan önce. belkide etrafını saran bu etden hayaletleri itip bir avuç toprağa sarılmak gerek. değerlere sarılmak, toprak kokusunu bağrına basmak anne-baba diye. bir bardak çayı en iyi dost bilmek.

öyle ülkeler kurdular ki vatan da...öyle toplumlar öyle halklar...hepsini seviyorum ayrı ayrı. aşık oluveriyor insan sevdiği toprağın insanına, ona verdiği bir selama bir kelimelik kim bilir kaç dil kaç lehçede.

ben karadenizlileri sevmem. ne kadınlarını ne de adamlarını severim.öyle öğretildi, öyle bilmeyi seçtim belki de.ama gel gör ki öyle insanlar sevdim ki karadenizli çıktı.onları özlemiyorum desem yalan olur.bugün en çok karadenizi özledim. resimlerde gördüğümüz o yemyeşil memleket. her ili ayrı krallık, ayrı medeniyet, ayrı din.danslarını izlerken ağlayıverirsin coşkudan.hareketlenmemek imkansız.öyle güzel bir yere kondurmuş ki bir osmanlı kartalını tanrı.her uçtuğu yerde bir tüy bırakıyor bu kartal ve her tüyü bir toprağa karışıveriyor sarılı yeşilli.

bir şarkıda oluveriyorsun bir kürt kızı, bir laz, bir arap, bir çerkez, bir ermeni, bir rum, bir arnavut, bir süryani...hangi kimliği sevmemek mümkün? hepsini seviyorum işin doğrusu.hepsinde kendimi buluveriyorum bir parça.bir kelimesinde ağlayabilirim bu halkların.şimdi kim ne derse deyiversin.bir bahar gibi oluveriyor içim düşününce bu şarkıları.bu halkları.allahım ne kadar da güzel bir yer orası diyorum.bir hayali ülke sanki, kıpkırmızı bir bardak çayın içinde burnumdan süzülen bir sigara dumanı yağmur yağmış toprakların üstünde.kenarından usul usul bir dere geçiveriyor görebildin mi? bir kız var yakınında derenin, ayağında yeşil lastik ayakkabı,elleri hissetmiyor soğuğu, başında bir yemeni.gizliden gizliye birine aşık kim bilir.

bir saza döner insan bir anda, biri kucağına alsında sarılsın ister.çıplak ayak koşmak ister yeşil üstüne.ağlamak ister tuz gibi denizdeki.yüzüne çarpmak ister yaprakları ağaçların bir ormanın içinden.yürümek ister dağlar boyu durmaksızın, varmak yolun sonunda bir mağaraya, kendini bulmak serin bir su damlasında sıkışmış mağaranın.

düşünürken geziyorum sanki bir vagon misali, sıra sıra geziyorum ülkemi.şarkılar aklımda duyduğum, doğduğum günden beri.şarkılar ahlak kokar, ağlarsın doğumlara biliyorsan sebebini.gülersin bağırışlara içinden burdalarmış gibi.

dönüvermek istiyor insan bir ağacın etrafında, gözlerini kapatmak ve duymak kavak ağaçlarının hışırtısını.ellerini dallara uzatıp onların seni tutmasını istemek...


ben şimdi urfa da bir kahve gizliden bir bardak kaçak çay içiyorum. birazdan kalkıp eve gideceğim ve bir sedire atacağım kendimi.uykuya dalıp rüya göreceğim.

Merve Arcasoy

Hiç yorum yok: