20 Nisan 2010 Salı

DEDEM,BABAM,AYDIN BOYSAN VE İSTANBUL

İmkanım olsaydı şayet, karşınızda saygıyla eğilir,''efendimsiz''söze başlamazdım efendim.Sizi tasvir etmek belki de imkansız.Kelamlarınız insanın kulağına bir su şırıltısı gibi yumuşak ve zevk dolu geliyor.Kulaklarımız zevkten dört köşe olurken,yüzümüz gülüyor,zihnimiz bayram ediyor.Eşi bulunmaz bir İstanbul beyefendisisiniz.Efendim, uçsuz bucaksız bilginiz,sonbaharda yere usul usul düşen çınar yaprakları hoşluğundaki konuşmanız beni büyülüyor.Bir eşinizi bulmak imkansız.Anlattığınız İstanbul'a aşık oluyor,damağımda rakı tadını hissediyorum adeta.Sözlerinizle İstanbul'u geziyor,yüzümde tuzlu boğaz serinliğini hissediyor,burnumun ta ucunda balık kokusunu duyuyorum efendim.Varlığınız beni İstanbul'a yaklaştırıyor,bana batının karşısında ayakta durma direnci veriyor.Bitirmiş olduğunuz koskoca Pertevniyal Lisesi, diplomanızı almış olduğunuz Mimar Sinan Üniversitesi ve de Çiçek Pasajı'na geliş ve gidişleriniz insanı aşık ediveriyor size ve sizin İstanbul'unuza.

_____________________________________________________________________________________

Sizden çok sonraları İstanbul'da ikamet etmiş biri olarak, sizin İstanbul'unuzu aramaktayım.Ama elimdekilerin de kıymetini biliyorum.Ama kıymet bildiklerimi bana gösteren babamı da geçmeden edemem.Onun bize küçük yaşta öğrettiği içki içme adabı herkes nasip olur şey değil, biliyorum.Bugün onun bize tanıdığı hoşgörünün altında saygıyla eğiliyor,bunu ileride olacak evlatlarıma aşılamayı düşünüyorum.Babamız bize içki içmenin güzel bir şey olduğunu öğretti çünkü.Biz babamızı içki içmekten yorgun veyahut bitap şekilde hiç görmedik.Adabıyla içki içer her zaman ve gülümser konuşurken.Yanında istediğim kadar sigara içebiliyorum sıkılmaksızın,ondan saklama kaygısı duymamıza izin vermedi hiçbir zaman.Ben de zaten hiçbir zaman bağımlı olmadım.İlkokuldaydım hatırlıyorum, Taksim'e gittiğimiz günleri ailecek.İlk biramı,ilk şarabımı,ilk rakımı babam sayesinde,aile sofrasında içtim ben.İçki içmeden önce yemek yemek gerektiğini,sulu meyvelerle içki içmemek gerektiğini,içkileri birbirine karıştırmamanın icap geldiğini ondan öğrendim.Votka ve benzerleri yabancı içkileri de onunla tattım.Rus votkasını,iskoç viskisini,fransız,italyan,ispanyol şaraplarını onun içmeden önce bize verdiği kadehlerde tattım.Böylelikle dışarıda içki içmek için can atmadım, adabımla içtim, içiyorum.

Bazen düşünüyorum, balık isimlerini ne zaman öğreneceğim diye.O olmadan nasıl tanıyacağım bir balığı ve nerden bileceğim nasıl pişirilmesi gerektiğini.Dikkatinizi çekerim, kendisi bir İstanbul beyefendisi değildir.Güneydoğulu Hacı bir babanın evladıdır.Ama unutmamak gerekir ki rahmetli dedem Abdurrahman Arcasoy bir İstanbul aşığıydı.Türk Sanat Müziği'ne adeta tapardı.Gençlik yıllarını İstanbul'da rakı sofralarında,sinemalarda geçirmiş,şiirler yazmış bir edebiyat sever,Hukuk Fakültesi terk bir beydi.Dedem yemek yemeyi çok severdi.Yemek yemeyi çok seven,disiplinli,düzenli,çok temiz,her zaman sağlıklı bir insandı.Yalnız telaşlı ve sinirliydi.Onu andıkça kulaklarımda çınlıyor yükselen sesi evdekilere ve sonra bana dönüp gülümseyişi.Belki de ismimi en güzel o telaffuz eder.Ondan başka kimse bana bu kadar güzel ''Merveciğim'' diyemez.Zevk almayı bilirdi dedem yaptıklarından.Okuduğu Kuranı öyle güzel tutardı ki ben imrenirdim, neler var içinde diye.Okurken bacaklarını sallardı.Gençken sinema biletlerini saklarmış tıpkı amcam ve benim gibi.Küçük merak ederdim ben kime benziyorum diye,sonra zamanla anladım ki babamın ailesine benziyorum.Bize anlattığı masalları unutmam mümkün değil,büfenin üst tarafındaki şeker ve lolipop kavanozunu da.Bazen rüyalarıma giriyor.Üzülüyorum onu görünce çünkü öyle gerçek ki ve öylesine gördü ki olup bitenleri...Dedem beni severdi, ben de onu çok.Rakı ve rakı masası sohbetinden dedeme geçiverdim.Ama gerekliydi bu.Ne çok anlatacak şey var onun hakkında...Çok muhterem bir insandı,onun sahip olduğu şey eşi ve dört oğluydu hayatta.Şimdi soruyorum ben kendi kendime onun yaptıklarını benim yapmam mümkün mü diye.Ama iki mühendis,iki doktor evlat sahibi olmak bana nasip olmaz gibi geliyor.Ellerinden öpüyorum Abdurrahman Bey, siz bu gece benden rahmet istediniz, ben size göz yaşlarımı veriyorum ve sabun kokan ellerinizi hatırlıyorum saygıyla.

_____________________________________________________________________________________

Şubat ayında İstanbul'a geldiğimde babamla Nevizade'ye gittik içki içmeye ikimiz.Öyle güzel bir gündü ki...İkimiz onun uygun gördüğü, adımıza rezerve edilmiş bir meyhaneye gittik.Onu İstiklal Caddesi'nde Fransız Konsolosluğu'nun önünde bekledim.Bİrlikte yürüdük aşağıya kadar,konuştuk.Meyhanede ben bira içtim, o da rakı içti.Uzun uzun sohbet ettik.Bir taraftan konuşuyor bir taraftan da onun ablamla bize vermiş olduğu L&M sigaramdan içiyordum.Çok güzeldi.Dertleştik karşılıklı,gelecekten söz ettik,yapacaklarımızdan birlikte.Saat ilerleyince kalktık.Meydan kadar yürüdük.Sonra ben Kazancı Yokuşu'ndan inmeyi teklif ettim.Konuşa konuşa aşağıya indik.Motora binip Üsküdar'a geçtik.Üsküdar'da Evlendirme Daire'sinin yanına park etmişti arabayı.Arabaya binip eve geldik.Ne hoş bir gündü.Ve şimdi ne de güzel bir hatıram var.Bundan evvel ailecek giderdik.Ben lise hazırlıktayken gitmiştik yine ikimiz böyle, ben reşit olmadığım için kola içmiştim Nevizade'de :)

_____________________________________________________________________________________

Gelelim rakı sofrasındaki güzide mezelerimize...
Neler yok ki...Şakşuka,Haydari,Deniz Börülcesi,Beyaz Peynir,Acılı Ezme,Semizotu Salatası,Barbunya Pilaki,Cacık,Patlıcan Salatası,Çerkez Tavuğu,...


İstanbul'umuz rakı kokar usul usul geçerken caddelerinden.
Erkek gülüşüyle güler bize akşam oldu mu.
Sigarayı içine içine çeker laciver gecelerde.
Kadın,erkek, genç,yaşlı...
İstanbul'dakiler bir başka insandır,insandır bazı bazı.
Mideleri baharat kokar,ağızları şerbetten yanar.
Kahve gibidir gözleri,acılı ve zevkli.
Martılarlar yaşarsın İstanbul'da,balıklarla,yosunlarla,
tekneler,gemiler,vapurlar,motorlarla...
Koskocaman ağaçlarla gezersin.
Yerdeki taş altından ayağının altında,
yaslandığın duvar padişah kokar.
Yürek deyiveresin gelir İstanbul deyince.
Aşık eder,taş olur bileğine bağlanmış rıhtımda,
çektirir hiç şüphesiz,öldürür aşkıyla,
Ölümüne seversin İstanbul'u.
Ölüme yaklaştım sanırsın ondan ayrı kaldın mı.
Ama o seni isterse yanına,çağırır bir çırpıda,
Yanında bitersin bu zihni karmaşık Sultan'ın.
Eteğini öper öyle verirsin canını da,aklını da ona.
Diyeceğim o ki,
İstanbul'dan ayrı kalanın vay haline...
______________________________________________________________________________________
Özledim.Dedemi,Babamı,Aydın Boysan'ı...
İçinde şairlerin balık niyetine yüzdüğü İstanbul'u özledim.İstanbul'umu,öğrendiğim İstanbul'u özledim fransız ve türk öğretmenlerimden.Biz kalamayacağız belli ki ama İstanbul kalacak boylu boyunca kıtaların arasında.Denizinde bir köpük kabarcığına hasretim İstanbul, senden bekliyorum şerefe namesini.Geleyim de içelim karşılıklı.


MERVE ARCASOY

Hiç yorum yok: