14 Mayıs 2010 Cuma

Bakalım elimizde neler var?



















Bakalım elimizde neler var? Elimizde altı adet edebi, gerçekten edebi değeri olan kitap var.Düşünsel yönleri ağar basan, gerçek kitaplar. Öyle satın alınan bestseller lara asla benzemezler.
Bunlardan İtalo Calvino'nun San Giovanni Yolu adlı eserine başlamıştım fakat nedendir bilinmez bir türlü bitiremedim. Kapağı ve ismi yeterliydi benim için,satın alma sebebi olarak. Yeşil bir bahçe fonunda ferforje demir fotoğrafı ve içinde yol geçen bir kitap ismi, bunlar yeterli sebepler...
Daha sonra elimize İklimler'i alıyoruz ama tabii Nuri Bilge CEylan'ın üç kez izlediğim İklimler'i değil bu. Bu André Maurois'nın İklimler'i. Bu kitabı babam almıştı kendi okuması için. Sonra bana getirdi. Psikolojik bir kitap bu. Henüz başlamadım ama diş doktorumuz Özge Hanım psikiyatriyle ilgilendiği için o bahsetmişti biraz. Ben de masasında görmüştüm. Babam da hemen almış.
Çok ağır bir isim...Jean Paul Sartre...Varoluş mu özden önce gelir yoksa öz mü varoluştan önce? Bu sorunun iki cevabı var. Jean Paul Sartre bizlere varoluşun özden önce geldiğini söyler. L'existence précède l'essence. Bulantı dünyayı ve insanları kağle alan her insan Bulantı'yı okumalıdır. Çünkü bulantı bizlere gerçekleri gösterir. Etrafımızdaki insanların gerçeklerini gösterir. Ve korkunç gerçeklerimizle bizleri yüzleştirir. Sakladığımız o kahredici gerçekler...Onları yüzümüze vurur.
Albert Camus...En sevdiğim yazar. Ölesiye gerçek, ölesiye küstahçadır gerçekleri. Tak tak tak. Beyazlar ve siyahlar... Grilere yer yoktur. Tersi ve Yüzü'nü henüz okumadım. Okuyacağım. Umarım bu kitabında da Cezayir'in büyüleyici Oran'ından bahseder, böylelikle bizlerde Oran'ın kumsallarındsa gezip, güneşte kamaşan gözlerimizi kırpıştırırız.
Çok acı çekmiş kentlerin yazarı, Gabriel Garcia Marquez...Şili o anlattığı için mi bu kadar güzel acaba? Kolombiya'lı birinden, kahve çekirdeklerini ağzınızda çiğnermişcesine, acı ve sert hikayeler...Sen çok yaşa Marquez! Yaşadıkça yaz, yazdıkça yaşa!
Bu birbirinden güzel ve kafa karıştırıcı kitapları herkes okusun. Kitaplarda ülkeler geziliyor çünkü. Kitaplarda ağlanıyor çünkü başkalarının acısına. Kitaplarda erkekken kadın, kadınken erkek oluveriyor insan... Okumak yalnızca kendimiz için değildir çünkü. Okumak başlı başına bir iştir. Emektir, gözlerden çok aklın yorulduğu bir iştir, ince işçilik ister. O halde kitap okuyalım. Yanında açık hava, sigara ve kolombiya kahvesi de benden :)

Hiç yorum yok: